TEKNOLOJİ, SAVAŞ VE BELİRSİZLİK: BECK'İN GÖZÜNDEN ORTA DOĞU
Ulrich Beck’in “RİSK TOPLUMU” kuramı, bugünün dünyasında olup biteni anlamlandırmak için eşsiz bir anahtar sunuyor bize. Beck, sanayi toplumlarının ürünü olan teknolojik ilerlemenin artık bir refah kaynağı olmaktan çıkıp yeni risk alanları yarattığını söyler. Üstelik bu riskler doğa kaynaklı değil, bizzat insan eliyle üretilmiş, teknolojinin ve siyasi kararların kaçınılmaz sonuçlarıdır. Modernliğin sembolü olan sivil havacılık dahi, artık bu riskler çağında masum bir taşıma aracı değil; potansiyel bir tehdit alanı haline gelmiş durumda.
Gökyüzü Artık Masum Değil: Risk Çağında Sivil Havacılık
Bugün Orta Doğu semalarında yaşananlar,Beck’in tarif ettiği bu yeni risk düzeninin çarpıcı bir örneği. İsrail ile İran arasında giderek artan gerilim, yalnızca iki ülkeyi değil, bölgeyi ve hatta küresel sistemi tehdit eden karmaşık bir risk ağı yaratıyor. Gökyüzü artık sadece kuşların değil, füzelerin, insansız hava araçlarının ve radar sinyallerinin alanı. Sivil uçuşlar iptal ediliyor, rotalar değiştiriliyor. Bu tablo bize, teknolojinin sadece konfor ve ilerleme değil, aynı zamanda belirsizlik ve tehdit de taşıdığını hatırlatıyor.

Beck’in de altını çizdiği gibi, bu tür riskler salt teknik değil; siyasal kararların, stratejik hamlelerin ve ideolojik saplantıların ürünüdür. İsrail'in saldırgan savunma anlayışı, iran'ın nükleer arzusu ve bölgesel hakimiyet stratejisi, ABD’ nin bölgedeki konumlanışı… Tüm bu tercihler, milyonların yaşamını etkileyecek sonuçlar doğuruyor. Risk artık doğrudan bir bomba değil, onun tehdidi ile şekillenen bir hayat biçimi. Dahası bu riskler yerel kalmıyor; küreselleşıyor. Orta Doğu’da yaşanan bir patlama, Avrupa'daki enerji fiyatlarini yükseltebiliyor. Bir füze tehdidi, Asya'daki borsaları sarsabiliyor. İşte bu nedenle risk toplumu yalnızca Orta Doğu halklarının değil, tüm insanlığın meselesi.
Peki çözüm ne? Beck’in risk toplumu kuramı, yalnızca bir teşhis değil; aynı zamanda yeni bir bilinç çağrısıdır. Klasik güvenlik anlayışlarının, askeri üstünlüğün ve tek taraflı müdahalelerin artık işe yaramadığını söylüyor bize. Yeni bir güvenlik anlayışına, daha şeffaf, daha katılımcı ve daha insani bir siyasal dile ihtiyacımız var.
Çünkü modernliğin inşa ettiği bu gökyüzü, artık yalnızca bir uçuş hattı değil; ortak kaderimizin haritası.
Saygılarımla…
Saliha Behzat Yiğit/ Sosyolog/ Aile Danışmanı