Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

Niyazi ÖZTEKİN

Bilgi Çağında Cehalet ve Mutluluk Paradoksu: Türk Toplumu Üzerine Bir Sosyolojik İnceleme

            "Cahillik mutluluktur" önermesi, modern Türk toplumunun sosyal dokusunda derin yankılar uyandıran bir paradoksu ifade etmektedir. Bu paradoks, bilgi çağının getirdiği yoğun enformasyon akışı ile bireylerin kendilerini ait hissettikleri İslami inanç ve milli kimlik gibi temel yapı taşları arasında sıkışıp kalmalarıyla daha da karmaşık bir hal almaktadır. Bu dinamikleri sosyolojik bir perspektiften analiz ederek, cehaletin bir mutluluk aracı olarak algılanmasının altında yatan nedenleri ortaya koyulmalı toplumumuz için gereken önlemler alınmalıdır.

            Türk toplumunda birey, siyasi, ekonomik ve kültürel konularda sürekli bir enformasyon yükü altında kalmaktadır. Bu yük, geleneksel ve dijital medya aracılığıyla yayılan haberler, yorumlar ve tartışmalarla beslenmektedir. Bu durum, bireylerde duygusal ve bilişsel bir yorgunluğa yol açabilmektedir. Bu yorgunluk, sosyolojik olarak, bireylerin olaylar karşısında kendi kontrollerinin dışında oldukları hissini pekiştirmesiyle açıklanabilir. Kontrol kaybı hissi, kaygı ve strese neden olurken, bu durum bir savunma mekanizması olarak bilgiye karşı bir direnç veya cehalete sığınma eğilimini tetikleyebilir.

            İslami inanç ve milli kimlik, bu süreçte birer psikolojik tampon görevi görmektedir. İslami öğretiler, bireylere kontrol edemedikleri olaylar karşısında teslimiyet ve kader inancı sunarak manevi bir rahatlama sağlayabilir. Benzer şekilde, güçlü bir milli kimlik duygusu, bireyin karşılaştığı sorunları dış mihrakların komploları veya milletin birliği ve bekasına yönelik tehditler olarak yorumlamasına olanak tanır. Bu durum, bireyi karmaşık gerçeklikleri eleştirel bir şekilde değerlendirmek yerine, kendi ideolojik çerçevesi içinde kalmaya teşvik ederek, eleştirel düşünme yetisini zayıflatabilir.

            Cehaletin mutluluk kaynağı olarak görülmesi, söz konusu ideolojik çerçeveler içinde kendini farklı şekillerde göstermektedir. Dini çevrelerde, modern dünyanın seküler değerlerinden ve bilgi kirliliğinden uzak durmak, manevi saflığın korunması ve gerçek mutluluğa ulaşmanın bir yolu olarak algılanabilir. Bu yaklaşım, bireyleri dünyevi kaygılardan uzaklaşmaya teşvik etse de aynı zamanda toplumsal sorunların temel nedenlerini sorgulamaktan kaçınmalarına yol açabilir. Bu sorunlar, çoğu zaman ilahi bir sınama olarak yorumlanmakta, bu da toplumsal değişimi ve eleştirel bir farkındalığı engellemektedir.

            Milli kimlik temelli düşünce yapısında ise, milletin ve devletin bekasına yönelik her türlü eleştiri, sadakatsizlik veya vatana ihanet olarak algılanabilmektedir. Bu durum, bireyin kendi düşünsel ve ideolojik sınırları dışında kalan bilgi kaynaklarını reddetmesine neden olur. Bu bağlamda, cehalet, milli bir duruşun ve sarsılmaz bir inancın gereği olarak kabul edilir. Toplumsal sorunlar, iç veya dış düşmanların birer planı olarak yorumlanırken, birey bu ideolojik kalkanın sağladığı "güvenli bölgede" bir sahte mutluluk dünyası inşa etmektedir.

            Cehalet ne dini ne de milli ideallerin kalıcı bir aracı olabilir. Gerçek ve kalıcı mutluluk, bireyin bilinçli bir farkındalıkla kendi yaşamını ve toplumsal bağlamı sorgulamasından doğar. Sosyolojik açıdan mutluluk, sadece bireysel bir duygu değil, aynı zamanda kolektif bir olgudur. Toplumsal adalet, eşitlik ve dayanışma gibi değerlerin tesis edilmediği bir toplumda, bireysel mutluluk kalıcı bir zemin bulamaz.

            Bu nedenle, İslami inanç ve milli kimlik gibi güçlü sosyal olgular, cehaletin getirdiği yüzeysel mutluluktan uzaklaşıp, bilinçli bir varoluşa yönelmelidir. İslam, ilim öğrenmeyi ve adaleti temel ilkeler olarak buyurmaktadır. Milletin geleceğini önemseyen bir düşünce yapısı ise, ancak milletin bireylerinin refahı ve bilinç seviyesinin yükseltilmesiyle anlam kazanır. Her iki yaklaşımın da temelinde yatan değerler, aslında bireyin toplumsal sorumluluğunu üstlenmesini, haksızlıklara karşı durmasını ve daha iyi bir dünya için çaba göstermesini gerektirmektedir. Bu süreç, ideolojik konfor alanlarından çıkmayı gerektirir, ancak sonunda anlamlı ve derin bir tatmin duygusu yaratır.

            Sonuç olarak, bilgi çağında Türk toplumunda cehaletin getirdiği mutluluk, geçici ve yüzeyseldir. Bu durum, toplumsal yapıların ve ideolojik kalıpların birey üzerinde yarattığı baskının bir yansımasıdır. Gerçek mutluluk, inanç ve milli kimlik gibi güçlü değerlerin, eleştirel düşünce ve toplumsal farkındalıkla birleşmesiyle mümkün olacaktır.

 

                                                                                                            Niyazi ÖZTEKİN

Sosyolog – Aile Danışmanı

                                                                                                            Ziraat Mühendisi

Niyazi Öztekin

Niyazi ÖZTEKİN Memur, Mühendis, Sosyolog, Araştırmacı 2011 yılından beri Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi'nde memur olarak görev yapan, sosyal ve fen bilimleri alanında çok yönlü bir eğitim geçmişine sahip, evli ve 4 çocuk babası. Kırsal sosyoloji alanında yüksek lisans çalışmalarına devam etmektedir.

Dergiler